Thursday 24 January 2008

Mutluluk

Dün beni inanılmaz mutlu eden bi olay oldu. Geçen yıl mezun olan 8. sınıflar bizi ziyarete gelmişlerdi. Ben ilk yazılarımda bahsetmiştim zaten onlar benim ilk sınıfım diye ama walla o kadar mutlu oldum ki organize olup farklı farklı okullardan toplanıp gelmelerine. Üstelik 10öğrencim düz lisede aynı sınıfta okuyolar ve bulundukları sınıfın deneme sınavlarında ve derslerde en başarılı sınıf olmalarını öğrenmemle birlikte mutluluğum resmen ikiye katlandı desem yeri var. Ağlamakla gülmek arasında kaldım . Dün anladımki insanın öğretmenlik hayatındaki ilk sınıfı gerçekten farklı oluyormuş. Tabiiki harcanan enerjide:)

Yarın 1. dönemin son günü, mutlu olmak için bence oldukça büyük bi neden:)

Bloğum son iki haftadır amerika, polonya, ingiltere, india( I know ani, its u) , ve çin gibi dünyanın bilimum köşelerinden gelen ziyaretçilerle dolup taşmakta(abartmakta üstüme yoktur) . Tanrımm statcounter istatistiklerine bakınca ağlamak istiyorum:)
O kadar ki feminislerin satışı durdutmayı başardığı yukardaki sevimli tişört bile feminist olduğunu düşünen bana çok sevimli ve doğru geliyor:)

Lösemi hastası olduğunu öğrendiğim caaanım öğrencim bana atkıları seviyorum diye yine atkı örmüş ve üstelik doktorlar süpper şeyler söylemiş... İyileşecek. Bu sebeple de mutluyum...:)

Bu aralar bana billy tallent- fallen leaves ve dolapdere big gang'in gimme hope joanna şarkıları dehşet mutluluk veriyor...



kısacık ama fikir verir bence ve diğeri...


kısacası iyiyim ve umarım herkes hayatımın sonuna kadar mutluluk enerjisiyle dolu olur, tamam çok gerçekçi diil tv programlarındaki sıradan dileklere benzedi ama en azından ciddi bi enerjiyle ve içtenlikle söölendi.

Muhtemelen sömester boyunca yazamıcam.

sağlıcakla ve mutlu kalın!!!
Sevgili vizitırlarım arada bi koment yazın mıtlılık enerjisi yayın:) kendimi yogacılar gibi hissettim daha fazla uzatırsam yazının sonu kötüye sarıcak( ki sanırsam kötü oldu) ...

lülü

Monday 21 January 2008

Bahar ve Ben Johnson


Bugün okulumuzun baharda çekilmiş bi fotoğrafını gördüm ve hemen flasha(bu nesneye pendrive da diyolar) attım ki bloğuma koyayım. Sonra bahar ayına yalnızca 1 ay kaldığı, karnelere ve eve gitmeme sadece 3 gün kaldığı geldi aklıma mutlu oldum ve yorucu da olsa musmutlu bi gün geçirdim.

Tiyatro için turgut özakmanın 'Ah Şu Gençler' oyununu seçmeyi düşündük...

Birde aklıma türkçe öğretmenimizin sorduğu soruyla birlikte teeee üniversite 2. sınıfta edebiyat dersi için ezberlediğim Ben Johnson şiiri geldi:

Drink to me only with thine eyes
And I will pledge with mine,
Or leave a kiss but in the cup
And I'll not ask for wine

The thirst that from the soul doth rise
Doth ask a drink divine.
But might I of Jove's necter sup
I wouldst not exchange for thine.

(2. kıtasını ezberlememiştim copy paste yaptım)

Bu arada bu şiirin şarkısı da mevcutmuş ama bulamadım ben ya...Bulunca eklerim belki...

Mutlu kalın!!!

Thursday 17 January 2008

Hamsi

(resim her zaman balık aldığımız balıkçıda taken by me)
Burda hamsi mevsimi.. E burda yaşayıp da haftada bi kez hamsi yemezsen ayıp oluyo(daha doğrusu garip oluyo) . Çorbası ve tatlısı hariç, pilav, ekmek , ızgara, kızartma , buğu ve hamsinin bilimum çeşidini denemiş biri olarak kesinlikle hamsinin paluk değil hamsi olduğinu savuniyrum.:)
Bide herhalde en şirin canlılardan biri olduğundan kafalarını kopartmaya kıyamıyorum zavallıların. Ame yerken pek lezzetliler keratalar. Ayşecike sesleniyorum: 2. dönem hamsi ayıklamayı öğrenmiş olarak gelicem. senden küsel pişirecem, bööle de meydan okurum:)
BU arada ayşecik(kendisi home-mate'im olur) sayesinde lugatıma hamsilerle ilgili süpper bi deyim de eklemiş bulunmaktayım. 'hamsi balığı gibi (ışıl ışıl) yanmak' güzel bişiler annamına geliyo bu sanırsam herhalde insan kendi için kötü bişi kullanmaz:) hehe..

Gelen geçene sesleniş: aranızda ielts 'ye girmiş olan varsa benimle irtibata geçermi acaba? thnku şimdiden... pek umutlu olmasam da...

Tuesday 15 January 2008

Truman Show

Bazen siz de truman showdaki gibi izlendiğinizi düşünüyomusunuz? Böyle çevrenizdeki olayların rol icabı tekrarlanıp durduğunu. Hayatınızın kocaman bi film setinden oluştuğunu? Tööbe tööbe. E okul çarptı beni...Bunun altında yatan olay ne acaba? Herşeyin altında psikolojik nedenler arayanlara sesleniyorum...

lülü

Friday 11 January 2008

Her Yerde Kar Var!!!


Son bir haftada birçok gelişme oldu. 2008 çok hızlı geçiyooorrrr...Anlayamadığım kadar hızlı. En son olay ilçe birincisi erkek voleybol takımımız (ki voleybol sahası dahi olmayan bir köy okulu olduğunu göz önünde tutarsanız sevinirim) ildeki ilk müsabakasında maalesef azıcık hezimete uğradı:) Ama çok şirindiler ya. Çok saygılı benim öğrencilerim o yüzden çok seviyorum hepsini ben...

Son 3 gündür bizim köye hiç durmadan kar yağdı öğrenciler taşımalı olduğundan ve hepsi yüksek yerlerde yaşadığından birçoğu gelemedi veya geri gönderildi mahzur kalmasınlar diye. İnanılmaz tadını çıkarttım bu sefer. hayatımın en büyük kardan adamını yaptık ayşe ve baranla.resimde görüldüğü gibi... kafama bissürü kartopu yedim ama hiç denk getiremedim. Karda elimden iki kişi tutarak beni kaydırdı. bir de bikaç kez düşmekten yırttım. Ayakkabı bu konuda harbiden önemliymiş bunu da öğrendim... Karla alakalı aklınıza ne geliyosa yaptım sözün özü. Ha bir de bol bol nilüferin şu şarkısını dinledim:



Sonra Artvinde Meb'in yeni çıkardığı ingilizce öğrenme programı olan DynEd 'in konferansına gittim. Çok saçma geldi. lanet ettim pilot okul seçtikleri için...Sevmedim ben hiç....

Ha bide ortaokuldaki arkadaşlarımla veri alışverişi yaptım. Allam ya ne kadar enteresan bu hayat...!!!

Tuesday 8 January 2008

Ne denmeli?

İnsanın direncinin düştüğü zamanlar oluyor ara ara. Bazı olaylar da tuz biber oldu açıkçası. Bikaç gündür rüyamda geçen gün babasını kaybeden arkadaşıma hemşirenin donuk yüzle:

- Babanız ex oldu. deyişini..

ve lösemi teşhisi konulan hayat dolu ve güpgüzel bi öğrencime doktorun bunu nasıl açıkladığını görüyorum.

Birincisi herkesin çoğunlukla başına gelmiştir daha normaldir, daha kabul edilebilir belkide. Ama gepgenç bi insan var ortada diğer tarafta. Yaşayacakları var. iyileşek ve ben de yardımcı olucam kesinlikle...Brincisi çok can yakıyodur çok iç acıtıyodur. ikincisi isyan ettirir insanı enerji ve güç gerektrir. Sonuçta ikisi de üzer...

Son ekleme:
çernobil-karadeniz- kanser ve cerrahpaşa. Başka şeyler hatırlattımı size?

Sunday 6 January 2008

England vs Türkiye


Aslında bu konu hakkında uzun süredir yazmayı planlıyodum yani ülkemle ingiltere arasındaki farklılıkları. Fırsatını bulmuşken yazıcam şimdi maddeler halinde.

Bi kere İngilterede kahvaltı denilen şey ekmek, tereyağ ve çay, kahve veya portakal suyu. Ha cornflakes, reçel ve marmate denilen( ben marmelat sandım kusuyodum) iğrenç ötesi bi sosu unutmamak lazım. Nerde bizim peynirli zeytinli domatesli kahvaltılar. Ama biz naaptık aldık peynirimizi domatesimizi yaptık türklüğümüzü...Bir de orda zeytin çok pahalı o yüzden neredeyse hiç yenmiyo.

Çok üzücü ama 18 yaşından sonra çocuklarının ayrı eve çıkmasına izin veriyolar, eğer çıkmamışsa ve ailesiyle kalıyorsa çoğu aile çocuğundan kira istiyo. İnanılmaz demi? walla..

akşam saat 5te heryer kapanıyor ve neredeyse sokakta tek başına dolaşan insan bulamıyosunuz. Bütün barlar dolu oluyo genelde. Ama ben bu sokakta kimse dolaşmamasının nedeni dahi bi insan olarak çözdüm haberleri okuyunca. Maaşallah haberler cinayetten ,insan kaçırmadan ve seri katillerden geçilmiyoki...

Ananas, muz ve bilimum tropik meyveler çok ucuz orda , elma falan pahalı oldukça. Birde salatalar yıkanmış, doğranmış, pakenlenmiş şekilde satılıyo. Ispanak da öğle. Aslında biçok şey öyle. Yuhhh dedim ya. Bu kadar tembellik olur.

Bir pazar günü gökbenle kahvaltıya indiğimizde mutfağa bizim host familimizi bornozlarla görünce hönk olduk .Tööbe tööbe . Girmelimiyiz çıkmalımıyız nası davranmalıyız bilemedik walla. Ama sanırım normal bişeydi orda pazarları bornoz giymek. Enteresan! (Baran yaptığın şakayı annatıyımmı?hehehehehe)

Haftanın bir gününü çocuklarıyla birlikte mutlaka kilisede geçiriyodu sarah. O gün başka annler de çocukalrıyla geliyomuş böölece çocuklar kaynaşıyomuş ve kiliseye ısınıyomuş.

Sigara içmek sadece sokakta evde ve arabaların içinde serbest.Nerdeyse sigara içen insan göremiyosunuz.

Please( lütfen) ve thank u (lütfen) iletişimin kilit kelimeleri ingilterede. bunları söylemiyosan kabasın. Ben de baktım çok kasıyorum açıkladım sarah'ya söylemediğim zaman kusura bakmayın kaba olmak istediğim için yapmıyorum diye . allahtan çok anlayışlı insanlardı.

İğrenç bi otobüs sistemi vardı bristolde . İngiltere genelini bilmiyorum ama şöferler hiç bişi bilmiyodu gideckleri güzergah hakkında, duraklar hakkında... Bide şöferler ve market işletmecilerinin çoğu ya hindistan yada pakistanlıydı...

ağrı kesiciler ve biçok ilaç süpermarketlerde satılıyodu. Bu da garip geldi.

İnsanlarda inanılmaz bir sıra anlayışı vardı...Çok korktum biri beni azarlıcak diye bu yüzden. O kadar dikkat etmeme rağmen bikaç kez uyarı oldım 'Queue please' diye.

Önüm arkan sağım solum 'pork' ve' pig' di. (domuz eti ve domuz) Yani oyuncaklar, ya herşey herşey. Bir de bişey keşfettim biz hiç domuz etini tatmadığımız ve görmediğimiz halde öyle bi tiksinmişizki anlatamam. sanki o eti yiyenler uzaylı gibi geliyodu ilk başlarda. Sonra sonra alıştık türkler olarak. Bütün yiyecekleri koklayıp didiklemekten bi hal olduk walla.

Lonrada etrafımdaki insanların wait 4 it:) % 90ı farklı ülkedendi. İnanamadım ya. Ülkeyi başka milletten insanlar sarmış. Bööle heryerde hakimiyet kurmak gibi bi anlayışları varken kendi başkentlerinde ingilizden fazla yabancı görmek şaşırttı beni. Hiç unutmuyorum Universiade da olimpiyat köyünde onlara ayrılan blokları abartmıyorum 100den fazla bayrakla donatmışlardı da Michael İngilizler bu blokları da güneş batmayan topraklarına eklemek istiyor galiba diye dalga geçmişti. (Bu arada Michaelin irlandalı olduğunu söylesem şaşırmazsınız herhal).

Mutlaka daha vardır ama gece gece bu kadara yetti performansım..

lülü

Wednesday 2 January 2008

Yeni Yıl



Yeni yıl şarkısı olarak aklıma gelen ilk şarkı hep bu oluyo e malum nilcim yazmış. Bu sene güzel geçti bunu söylemem gerek haksızlık yapmamalıyım. 2008 herkes için daha da güzel olsun innşallah! 2008 in de ilk yazısını yazdım. Hep umut dolu mutluluk dolu şeyler yazarım umarım...