Thursday 26 February 2009

ben


saçlar, küpeler, pembe eteğim, nöbette sürekli boynumda asılı duran ipodum ve kulaklıklarım:)
öğrencim (Şeydanurcum) çizip hediye etmişti teee 2 sene önce... saklamıştım:) yeni halimi çizdircem ne yapacaklar merak ediyorum:)

ben dünyanın en şanslı öğretmenlerinden biriyim...

Sunday 22 February 2009

Değişik

Hayır ben şimdi yeniliklere açık ol(a)madığımı yazarsam burada olumsuz bi anlam çıkacak ama gerçekten öyleyim. Sanırım örneklerle açıklarsam daha ii anlaşılabilicem.

Örneğin ev, oda, yatak, masa, tabak.... ya bööle ufak tefek şeylerin bile yerlerinin değişiminden rahatsız oluyorum. Yatağımın yerini asla değiştirmek istemiyorum. Tuzluk hep aynı yerde dursun arada bi başka yere konmuş olmasın istiyorum. Bunu yazmak aklıma Ntvmsnbcnin test halindeki yeni halini gördükten sonra geldi . Belki yeni haline oranla çok daha kullanışlı ve fonksyonlu ama sevemedim ya...

13 yıl önce Blaupunkt tvmiz kumandalı arçelik tviyle değiştirilince de aynı şeyi hissetmiştim. 1 ay dokunmak istememiştim kumandaya, televizyonun kulağını kıvırarak kapatıp açmak, çubuğuyla kurcalayarak kanal aramak daha eğlenceli gelmişti.

Rutinlikten nefret ediyorum, hayatıma yeni bişeyler girsin diye göz pötletiyorum ama etrafımdaki herşey hep aynı yerde dursun istiyorum. Aynı beyazın psişiki gibi. Eskisi kadar çikolata yemek ama zayıflamak istemek gibi bi çelişki bu.

Ben Obamadan da mı ilk çıktığında değişiklik vaad ettiği için hoşlanmadım acaba??? bundan emin değilim ama bi düşüniim:)

Hayatımda ister istemez çok fazla değişiklik olacak ve bunlara bi şekilde ayak uydurmak zorunda kalacağım biliyorum ama noolur kimse benden bu sürecin sancısız geçmesini beklemesin ... Zaman versin sadece. Şimdiden söyliim de insanlar muhtemel değişiklikler halinde yapacağım uyduruk sızlanmalara karşı gardını alsın:P

Bide ennn sevdiklerimin bendeki yerleri ve benim onlardaki yerlerim hiç bir koşulda değişmesin-değiştirilmesin...Bu bugünün değişik bi duası olsun.

Wednesday 18 February 2009

Ak

Dün hayatımın ilk beyaz saçını kendi gözlerimle gördüm aynada. Şaka maka çok bozuldum ya. Arkasından Benjamin Button filmini izledim. Cate Blanchet da yaşlanmak istemiyorum diye ağlayınca çok tırstım böyle korkularım olucak mı acaba benim de diye ama ortada bi gerçek vardı. Ben de korkuyordum yaşlamaktan... Herkes gibi...

Sunday 15 February 2009

Muhtelif

Bu fotograflar eylül başından itibaren bloga konulmak ve sizlere sunulmak üzere çekilen ama bi türlü denk getirip koyamadığım fotoğraflar... Vakti geldi...

Karadenizi ilk defa bu denli mavi gördüm...


Sümüklü böcek. Resmen tüylerim ürperdi ya. İç anadolu kabukta yaşayan böcekler burda gayet özgür kabuksuz dolanıyolar...


Adam biberlerini kurutacak başka biyer bulamamış


Nası sahip çıkıyoruz değilmi biz emanetlere? Böyle işte... Çok sinir bozucu...

Sümela...


Giresunda fındık kurutma. çalınmıyomuki hiç yaaaa??? bizim köyde evden çaldılar hemde 20 çuval...


way to the heaven...


fındıkkurdu

Wednesday 11 February 2009

çanakkale geçilmez!!!

aşağıdaki olay kelimesi kelimesine yaşandı geçen hafta:

Babam iştem gelmiş kanepede haberler açık bi vaziyette yarı şekerleme yapmakta yarı haber dinlemektedir. Bense filoyla telefonda lak lak yapmaktayımdır. Sonra filo doktorası için bi üniverisite seçmesi gerektiğini ve çanakkaleyi düşündüğünü söyler. Babam da gençken az gezmemiş bize bide laf eder paraları gezerek yiyosunuz diye ama maşallah her yeri bilir.

Ben: Baba Çanakkale nası bi yer?

Babam: Çok boktan biyer.

Ben: Yok ben filo için soruyorum baba kendim için değil.

Babam: Ha o zaman çk güzel biyer.

Ben :Tamam baba ya ben tayinimi kayseriye isticem cık cık cık :)
(İçimden)Zaten sana göre ordan başka heryer Boktan. Yani tabi çıkmazsa başka yere de isticem. Hatta çanakkale de güzelmiş:P Filoyla gideriz...)

Monday 9 February 2009

15 tatil

Nasıl gelip nasıl geçtiğini anlayamadığım (hep öyle olur zaten) , ammaannn 1 dönem boyunca beklemiş olduğum ve bitmiş olan bu mudur dedirten, 5li kombinasyonlar halinde hergün aynı kişilerle farklı mekanlarda evcilik oynadığımız , 10 yıllık masa örtümü tamamladığım, her sabah 8de uyandığım (walla ben bile şaştım kendime), -alışveriş yapamadığım- , kardeşimi göremediğim, kitabımı biteremediğim ve ilk kez dönerken acaip zorlandığım bi tatil oldu...


Bir de Erciyeste bol bol fotoğraf çektim. Bu sefer kaymadım, teleferiğe bindim. Daha önemli işlerim var benim kolumu bacağımı kıramam dedim:)


Oğluna kayak öğreten baba. Aslında bu yalnızca bi ihtimal... Adam öğremen çocuk öğrenci de olabilir ama ben fotomun adını böyle koydum.
iç açıcı-bence-

kardan vak vak. adını yengem koydu. yapışmayan karla ancak bu kadar yapabildik. dayıma zeytinin çekirdeklerini üşenmeden tek tek ayıkladığı için teşekkür ediyor saygılar sunuyoruz.

Sunday 8 February 2009

DeryaSU

DeryaSU benim doğduğu günü dün gibi hatırladığım, kakasını temizlediğim-daha kibarcası altını temizlediğim, gece kalkıp süt hazırladığım-böylece hazırlanan sütün serçe parmağını yakmaması gerektiğni öğrendiğim, ağladığında biberon yetiştirdiğim, küçücükken başkaları gibi anne anne diye çığrınmayıp benimle uyuyan, henüz 3 yaşındayken kendinden 15 yaş büyük birini (beni) kendine rakip görerek sen nası yazı yazıyosunda ben yazamıyorum diye 2 saat zırlayan , bize geldiğinde gitmicem diye ağlayan ve bizi içten içe accaip mutlu eden, her hafta sonu gelse de sevsek diye gözümüzü pörtleten İLK ve ' şimdilik ' tek bebekti bizim için...

Büyüyüp, kocaman olmakla kalmadı, hem sınıf , hem okul, hem de türkiye birincisi ve bugün itibariyle de tam 9luk bir şirine oldu.

Küçücük dünyasına benden bişeyler katmıştı o günlüğünde... ben de O'ndan bişeyler katmak istedim kendiminkinde...
ps: pasta yapımı rabişe süslemesi bana aittir.