Wednesday 30 April 2008

Kargo ve sıpeyşıl thnx

Bugün bana İstanbul'dan kargo geldi. içinden 20'ye yakın dvd çıktı.. o dvdlerde:
-juno
-the atonement
-no contry for old man
-eastern promises
-p.s. i love u
-american gangster
-v for vendetta
-a lot like love
-stranger than fiction
-and when did you last see your father ve 10 tane daha film
-lost ve prison breakin son sezon bölümleriyle birlikte bissürü bbc belgeseli vardı.

Onca işin gücün arasında annem gittikten sonra üzülmiim bol bol film izliim diye bunnarı bana gönderen canımcım mıstıkıcığıma ve bunnarı edinip mıstıkçığımla paylaşan ata'ya teşekkürler...

Tuesday 29 April 2008

ALES

Dehşet konsantre olmuş vaziyette 11 Mayısata Kars'ta gireceğim ALES sınavına hazırlık için 2007 sonbahar dönemi Ales sorularını çözüyorum ve karşıma şööle bi paragraf çıkıyo:

Hüznün filmini çekseydim Borçka'ya, Karçal Dağları'nın sisli doğasına giderdim. Aşkın filmini çekseydim , Eğirdir Gölü'nün gözlerden uzak koyu Akbük'e giderdim. Bireysellikten toplumsallığa giden bir öykünün filmini çekseydim, Kapuzbaşı Şelalelerine giderdim.

(Kapuzbaşı şelaleleri Yahyalı'da bu arada)

Tabi benim konsantre dağılıyo koşa koşa soruyu ayşecike göstermeye gidiyorum. benim deneme yatıyo... zaten kaytarmaya hazır olan ben dinlenme molası veriim derken yoruldum moruldum ayağına yatıp soru çözmeye o soruluk ara veriyorum ve anca 2 gün sonra eski konsantrasyonumu (öğrencimin değimiyle kontrastraston) toplayabiliyorum...

Ciddi ciddi alese başlama vakti gelmiştir şaka maka... Şunun şurasında 10 gün kaldı... bana şans dileyin...

Monday 28 April 2008

10000

Bu bloğu ziyaret ettiğinde kenardaki sayaçta 10000 yazdığını gören kişi sana sesleniyorum:
Kim olduğunu söölersen sana hedaye yolliip bööle faideli, kişilik gelişimine yardımcı olan, pozitif, eğlenceli, renkli , kültürel bilgi fışkırtan bi bloğu okumayı tercih ettiğin için seni tebrik ederim. Afferin sana. Sen ne süpper bişimişinki teee buralara gelmişin 10bininci olmuşun .. Maşşalla sana ... ewet sana olan seslenişim bu kadar, eğer hedayeyi istiyosan irtibata geç.Gerçi geçmesen de olur:).. Bu kadar...

10001inci ben oldum bu arada:) az kalsın 10biniici olup yırtıyodum...
Amaannnnn.....
Millet yüzbinlerini görmezden geliyo benim gibi garibanlarda 1 yılda 10bin oldu diye bööle hedaye falan göndermeye kalkıyo falan filan...

Kahrolsun içimdeki bloglama sevgüsü....

Sunday 27 April 2008

Geçen Hafta

23 Nisan geldi gelecek derken geçti bile... O kadar hazırlan hazırlan 2 saatte bitsin geçsin gitsin... Ama kendi öğrencilerim diye söylemiyorum süpperlerdi. Anadolu ateşini çıkaran grubun videosunu buraya koymayı planlıyorum bi pürüz çıkıp çıkmıcağından emin olduktan sonra... Bu arada en şanssız ekip benim ekibimdi çünkü o kadar hazırlandık hazırlandık törende teknik aksaklık çıktı mikrofon çalışmadı. Bizim program gümledi... Ama ben attım kendimi ortaya çıkardım çocukları söylettim yinede:) Ehehehe.

23 Nisan bu sene benim için çok anlamlıydı çünkü teyzem ve kuzenim teee kayseriden kalktı ziyarete geldi beni 4 günlüğüne... Ben de onu tee buralara gelmişken eve tıkmiim diye götürebileceğim heryere götürüp 4 günde yapabileceğim(iz) herşeyi yaptım ama tabüükü bu organizasyonda benimle birlikte çalışan rabiş, cik, bilge, ayşe teyze, karahindubaa, eliş ve cemreye çoookk teşekkür etmem gerek. Bu dört günde ne gibi enteresan şeyler yaptığımızı size fotoğraflarla anlatıcam.
İlk gün Kafkasöre gittik. Hava bozuktu ama yinede görebileceğimiz heryeri gördük. Acısudan içtik, yedicücüler köprüsünden geçtik, salıncaklara bindik yani yapabileceğimiz bütün aktiviteleri yaptık... Yukarıdaki resim kafkasörün acısu denilen bölümündeki yedicüceler köprüsünden geçen pamuk prenses zeynepin resmi...

Ertesi gün çevre turunun ardından borçkanın ünlü eller havaya mekanı yoyo kafeye gittik ama herkes kardeş türküler konserine gittiğinden cafede bitek biz vardık:) Sahneyi boş bulan biz hemen atladık sahneye ama cemrenin ve zeynepin mikrofon kavgası yüzünden inmek zorunda kaldık:( Annem hepem yapıştırdı bu görüntüye ismi.. Cennet mahallesi:)

Cumartesi günü en eğlenceli gündü. Rabiş ve annesi Ayşe Teyzenin daveti üzerine Kemalpaşaya gittik. Ama sanırım ben davet etmeseler bile götürecektim onları o süpper ötesi bahçeyi göstermeye. Kemalpaşa sarp sınır kapısının olduğu belde. Hopaya 5 km, Batuma yarım saat uzaklıkta ama rabişin söylediğine göre Doğu karadeniz sahilinde denize girilebilen tek yer. Ama kumsal yok hertaraf çakıl insanın ayağına batıyo walla... Ama ben Artvinde enn çok kemalpaşayı sevdim... Ne hopa ne arhavi ne borçka...Rabişlerin bahçesinde hem meyvesi hem çiçeği üstünde olan portakal ağacından portakal ordakal topladık.Hah asıl annatacağım ve benim şaşırdığım olay bu resimlerde gördüğünüz şeyler bunlar her ne kadar çilek gibi görünseler de diiller bunlar yabani çilek. İlk gördüğümde tabi o zamanlar ben yabani çilek diye bişi olduunu bilmiyodum iki sene önce anaaaa çilekkk hemde dağ çileği diye attım ağzıma ama kusuyodum az kalsın ne tad var ne tuz var ööle bişi işte ama görünüşü süpper dimi hemen fotoladım ama maalesef pek çok kötü çekmişim.. allam umarım benim de makro çeken bi fotoğraf makinem olar...amin...Veee bu yazının son fotosu ... Ayşe teyzeden çay toplamayı öğrendik bide çay toplamanın günlüğünün 50 ytl olduğunu duyunca yukardaki şahıslar daha bi hevesli giriştiler işe:) Aslında yazılacak pek çok şey var ama ayşecik uyuyacak ve eğer uyuyamassa yarın erken kalmamıcak ve eğer erken kalkamassa kesin ebemi kovalıcak:)

ps: bu arada fotoğrafa bakan kişi benim teyzem... inanamıyolar ya alla alla teyzem walla... Senden genç gösteriyo falan diye yorumlar yazarsanız ben de sizin ebenizi kovalarım walla...

ben gider...
detaylar sooraya...

lülü

Sunday 20 April 2008

Picnic

Ben de dahil çoğu ingilizce öğretmeninin tenseleri anlatırken en sık kullandığı cümlelerden biri olsa gerek:
I go to the picnic. /She went to the picnic. /We are going to go to the picnic.

gibi içinde türkçeye yakın kelimeler geçen cümleler. Bunun nedeni de öğrencilerin şıp diye anlamaları picnic kelimesini bildiklerinden go'nun ve went'in gitmek annamına geldiğini. Tabi bazen olayı abartıp dün picnicte mangal yaptık, derede yüzdük gibi bi ton kendine uyarlama yapan s..lak oluyo tabi gonun annamını yüz defa sölememe rağmen. Neyse ben konuya geliim.

Dün süpper bi güneş vardı ve yazılı sınavlarını geç saatte hazırlama riskini göze alarak annemle birlikte picnice gittik. 2 kişi gazetelerimizi alıp papatyaların arasında picnic yapacaktık amaresimde de görüldüğü üzere rüzgardan ve ineklerden fırsat bulup ne gazete okuyabildik ne doğru dürüst oturabildik. Kişt- höşt- ve bilimum garip sesleri çıkarıp başka tarafa kovmaya çalışsak da inekler etrafımızdaki otları yeme bahanesiyle daha da yaklaşıyolardı. (Bu arada 'dana gibi yemek' diye bi terim yoksa ben üretmek istiyorum. yafu hiç durmadan dinnenmeden hart hurt yermi insan pardon hayvan ya o güzelim papatyaları, karahindubaları, otları..!!!) Neyse Hain planları olduğunu düşünüp 2 boğa 8 danaya baş gelemeyeceğimizi hesap ederek mekanı terkedip hemen yan taraftaki dikenli tellerle çevrili fındık bahçesine girmeye karar verdik. Şerefsiz inekler biz o bahçeye gittikten 10 dakka sonra kayboldular ortadan...

Biz bahçeye girip , danacıkalrdan kurtulup yalnız olmanın keyfiyle gazeteyi uzanarak okuyalım derken güneşi hesap etmeyince kıpkırmızı olmuşuz annemle.Tabi bunu eve gelince yüzümüzde hissettiğimiz hafif acıdan anladık. Olsun dedik çünkü süpper bi gün geçirmiştik:) hayatımda ilk kez kendi başıma papatya tacı yaptım bide ben bu pazar... Sona ana-kız süpper ötesi bimilyon megapixellli telefonumla fotoğraf çekindik tacımızı takarak...

Yani we went to the picnic yesterday.And it was very enjoyable...:)

Özet

Kaspersky:İyi olduğunu düşünerek kurduğum bilgsayarımın performansını 4/3 oranında (abartmıyorum) azaltan virüs programı. Kullanıyorum ve ivreniyorum* en yakın zamanda kaldırıcam innşallah.

*karadenizde Ğ(yumuşak g)'yi söyleyemedikleri için ğ yerine v kullanıyolar. övle, ivrenç, aşağıda demek için örneğin aşşakta diyolar. Bunun örneklerini çovaltabiliriz:)

Bireysel Emeklilik: Çok yararlı bi birikim kaynağı olduğuna inandırıldığım etraflı bi araştırma sonucunda da c,dden iyi bişey olduğuna inandığım ve 1 hafta önce üye olduğum fon. En iyisi Garanti emeklilikmiş düşünenlere fikir olsun...

Antibiyotik: 1 haftadır kullandığım ama hiçbi faydasını göremediğim, insanın ağzında 24 saatlik metalik bi tat bırakan ve bi daha faydası olacağına inanarak istikrarlı biçimde içmeyeceğim ilaç türü. Bağışıklığı azaltıyo zaten şerefsiz. Niye içtiysem daha beter oldum yeminne.

Küresel ısınma: Fen bilgisi örtmeni olan elişim küresel ısınmayı bana detaylarıyla anlattığında aslında etkisini dünyada uzun süre sonra soğuma olarak göstereceğini söölemişti ama dedikleri çok erken oldu. Nisan ayı geldi geçiyor ben hala donuyorum. Aslını arayan kutup ayısına hak vermeye başlıcam yakında:)(Bu fıkrayı bilmiyosanız övrenin:)

Yarışma: Alışveriş yaptığım bi online alışveriş sitesinin fotoğraf yarışmasına kara gömülü halde çekildiğim ve öölesine gönderdiğim foto mansiyon ödülü aldı:) Kısa günün karı fotoyu kimin çektiğini dahi bilmiyorum ama burdan thnx kendisine:) Fotoyu zaten eklemiştim buraya o yüzden bi kere daha koymıcam.

Buketblu: Gerçek kimliğimle yazı yazdığım ve kendimi ilk günlerdeki kadar özgür hissedemediğim ve bu yüzden gugıldan buket köşker-buketblu diye aratıldığında beni bulamayacakları yeni bi adrese taşımayı düşündüğüm blogum.

Atama: 2 haftadır beynimin içinden baloncuklar çıkarak kendi kendine konuşmasına yol açan olay.
a baloncuğu: Tebdili mekanda ferahlık vardır.
b baloncuğu: Yafu kal bi sene daha mis gibi yemyeşil memleket övrencilerin de şipşirin..
c baloncuğu: Ailenin yanına git bak herkes orda.
d Baloncuğu: Ama bak orda bu kadar özgür olamayabilirsin.

Bu sadece %2si falan...

Underneath: En sevdiğim SANATÇI Alanis Morissette'in yeni single'ı.

Batum: Pasaport ve vizemi alıp biran önce gitmeyi planladığım buraya 30-45 dakika uzaklığındaki(arabayla) süpper ötesi şehir. Gürcistanın başkenti.

Mucize: Bugünnerde bolbol dinlediğim uyuz kadının sevdiğim tiki şarkısı.

Lülü: Bu postun son maddesi olan buketçe güle güle...

Saturday 19 April 2008

Oh Yeah!

Geçen gün televizyonda Vanlı 2 öğrenciyi sıralara vurarak rap şeklinde şarkı söölediklerini gördüm , onnarı dinlerken de dehşet eğlendim.Lakin şööle bi durum var. Allam duyuş o duyuş. Aklımdan sürekli oh yeah! oh yeah! şarkısı geçiyo, herşeyin sonunda aynı ritimde oh yeah demek geliyo. bu yüzden duramıcam şarkıyı koyucam buraya siz de dinneyin oh yeah, oh yeah...:)



Kesinlikle çok şirinler...

Ülkemizde ciddi cevherler var ama ortaya çıkarmak için çok ciddi imkanlar gerekiyor. Örneğin 300 kişilik köy okulunda tiyatro, jimnastik, dans, müzik ve spor dallarında inanılmaz yetenekli öğrenciler var. Onlar bu alanlara yönlendirildiklerinde inanılmaz başarılı olucaklarından eminim ama önümüze o kadar çok olumsuzluk çıkıyoki ne kadar idealist olursanız olun siz de pes edip köy okullarıyla veya kırsal kesimdeki okullarla il merkezndeki okulların öğrencilerin şans eşitsizliğini sadece dile getirebiliyosunuz bişey yapamadan...maalesef...

Umarım hayat herkese içindeki cevheri ortaya çıkarmasını sağlayan fırsatlar ve olanaklar verir.

Wednesday 16 April 2008

Gurur Duymak

İnsanın yaşayacağı ennn güzel duygulardan biri olsa gerek bu. Bugün bunu 'BİZE' yaşatan canım öğrencilerime -'cansu, tuğba, nuri'- teşekkür etmem gerek bu yüzden. Günümüzü güzele çevirip emek vermenin ne demek olduğunu gösterdikleri için...
İlçede yapılan bilgi yarışmasında en yakın rakibine 30 puan fark atarak 8 okul içinden birinci olup finale kalmayı hak kazanıp bütün öğretmenlerinin yüzünde bööle engellenemeyen türde sırıtmalar bıraktıkları, bazı şeyleri birilerine kanıtladıkları ve en önemlisi olgun ve saygılı tavırlarıyla bize zevkli ve eğlenceli bi ortam yarattıkları için bütün sekkislerime çookk teşekkür ediyorum.

yarınki finalde başarılar bizeeee, yani okulumaaaa, yani öğrencilerimeeeee....

Monday 14 April 2008

Annem geldi...:)

Annem her yıl yaptığı geleneksel ziyaretlerin 2007-2008 eğitim -öğretim yılı ayağını gerçekleştirmek üzere cumartesi günü geldi.Ben bu bloga geçen sene annemi gönderdikten sonraki depresif haftada yazmaya başladığımı hatırladım. Annemin gelmesiyle ilgili yazmak için ilk bu geldi aklıma. Sonra annemin gelmesinin baharın gelmesinden daha mutluluk verici olduğunu hissettim. iiki gelmiş... hoşgelmiş...

Bide 10000(onbin)inci kişiye hediye gönderme kararı aldım kendi kendime...Bu kişi kim olursa bi zahmet bana bi comment bırakırsa irtibata geçip yollucam sürpriz hediyesini...:) walla... innşallah şööle sabit okuyucularımdan biri olur da bi annam kazanır hediye.

Çok konuşmaktan ve bağırarak konuşmaktan faranjitin(ki bu genellikle tipik örtmen hastalığı olarak bilinir) ennn ileri seviyesine ulaşmakla birlikte boğazımı yara bere içinde bırakmışım. 3 günlük aranın ardından sahnelere döndüm fakat artık bağar(a)mıyorum. Yumuşak yumuşak konuşuyorum. Ya inanamıyorum kendime 3 yıldır şu diyaframı kullanmayı öğrenemdim gitti...

Mıstıkım bidenem arkadaşlarıyla birlikte kurduğu marun adlı ekibiyle kendine göre çok üzerinde durulmaması gereken bize göre süpper bi başarı elde etti. Bu başarı da başta beni sona herkezi çok mıtlı etti. Ablacım hayatın boyunca başarılar...

Tradostun organize ettiği şavşat-karagöl kampına mustafayla katılma yolunda ilk adımımızı attık. 19 mayısı iple çekiyos...Kıskanıp katılmak isteyenler irtibata geçebilir burdan... Süpper olucak sööliim:)

Son olarak baharın da gelmesiyle birlikte herkese 'Havada Aşk kokusu Vaaarr' adlı şarkıyı armağan ediyorum. Belki sizin de burnunuza gelir bu koku biyerlerden;)

Çok uzun oldu bu yazı...Bitiriimm..

lülü

Thursday 10 April 2008

Örtmen olmasaydım ne olurdum?

Bugün zaten hasta olan ben bir de nöbet tutunca gün sonunda hayalete döndüm. Sona benim akıllımı akıllı şirinmi şirin öğrencim geldi yanıma, Simgecim (kendisi köy okulunda okuyan ama her bişiden haberdar bi canavardır). Havadan sudan konuşurken çok yorgun göründüğümden bahsetti ve mesleğimden arada sıkılıp sıkılmadığımı sordu bende beni bekleyen şeylerin karşılaştığım şeyler olduunu bilseydim kararımın daha farklı olabileceğinden bahsettim. ( Bu mutsuzum annamına gelmiyo) Sonra bana öğretmen olmasaydınız ne olurdunuz dedi?

Örtmen olmasaydım Uluslar arası ilişkiler mezunu biri olarak global bi şirkette halkla ilişkler departmanında çalışmak isterdim dedim. Hemde hiç düşünmeden....

Ewt kesinlikle öyle olmak isterdim. Demekki bunu aklımdan çoğu kez geçirmişim ben. Bi ünüversite daha mı okusam ne?:) Gerçi o beni kasar azıcık...

Monday 7 April 2008

24-28

Bi insanın hayatının en hızlı geçtiğini düşündüğü ve en güzel geçen dönemmiş bu 4 yıllık dönem. Çok tırsıyorum anne... Çabul gel...

İpodu icat eden , yapan veya tasarlayan kişi sana sesleniyorum: allah senden razı olsun....

tatlı rüyalar...

Friday 4 April 2008

Günün şarkısı - Feridun Düzağaç




Belki güneş bir gün ikimiz için doğar
Belki korkuları hayallerimiz boğar
O masal günü gelinceye kadar; susuyorum
Susadıkça yüzün düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten
Adını anarım çoğalır sesim
Konuşmaktan düşünmekten özlemekten
Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar la la
Korkular da benim umutlar da
Beni bırakma

Kimse kimsenin herşeyi olamaz-mış
Di'li geçmişten tek yaramsın sen
Sensiz kimse mi kimsesiz miyim bilmem
Hiç bilmek istemem;
Hatta düşünemem
Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar la la
Korkular da benim umutlar da
Beni bırakma

Kadınlar ve Erkekler



Kesinlikle süpper ele alınmış, diet, seyahat, tuvalet, film izleme herkesin rahatça gözlemleyebildiği şeyler... E adam italyan ya... Ben derim hep bu italyan erkekleri kadınları çok iyi tanıyo diye:P Bu arada ingilizce bilmeyenlere ek bilgi: female: kadın , male: erkek...

ii seyirler..

(bu arada special thnx to Serhan for the idea:)

Thursday 3 April 2008

StumbleUpon - Rubic Cube - Zeka Küpü

Mustafacığımın tavsiyesi üzerine kullnamaya başladığım stumbleUpon internette sörf yapmayı kesinlikle keyfe çeviren bence süpper ötesi bişi.( ne diicemi tam kestirmedim site mi demeliyim?)

Uzun zamandır aklımda Stumble' da rastladığım ve hoşuma giden siteleri yazma fikrim vardı ama bi türlü denk getirememiştim. Hazır uykum yokken ve canım bloğuma bişeyler eklemek istiyoken bi tanesini bari ekliim dedim.

Eğer benim gibi yıllardır uğraşıp ama renklerini bi türlü bir araya toplayamadıınız bi zeka küpünüz varsa kesinlikle çok hoşunuza gidecektir önereceğim site. Çünkü benim yıllardır yapamadığımı bana 2 saatte yaptırdı bu site . Gerçi daha erken de yapmak mümkündür ama benim kapasitem 2 saatte tamamlamaya yetti. Şöyle bi durum var en baştan sööliim. Tamamlayınca kendinizi zeki gibi hissetmeye başlıosunuz herkes size ve küpe hayranlıkla bakarken ama o küp tekrar bozulduğunda ve siz onu siteye bakmadan tekrar yapamadığınızda acı gerçek suratınıza tokatı çarpıyo....(Salaksın sen salak:P)
Zeka küpünü yapmak için alttaki linke tıklayıp verilen resimler ve şekiller doğrultusunda küpünüzü çevirin. iyi çevirmeler...
http://www.scaredcat.demon.co.uk/rubikscube/the_solution.html

(resim için tenk yu gugıl)


Wednesday 2 April 2008

1 Nisan

Benim açımdan oldukça pasif geçen bi gündü bu yıl 1 nisan. Hiç kimseye şaka yapamadım ama etrafımda yapılan şakalara (özellikle elektrik veren tabanca görünümlü çakmakla nihal ve meralin kurs ekürisine yaptıkları şaka süpperdi . Aparatı her eline alan çığlık atıp fırlatıyodu elektriği yiyince. ) bayağı güldüm.

Aslında benim bu yazıyı yazmaktaki asıl amacım bir zamanlar aile üyelerine yaptığım aptal saptal 1 nisan şakalarını anlatmak....Bu şakaların en çok akılda kalanları; Aile üyelerinin terliklerinin içini suyla doldurmak, kardeşimin ayak tırnaklarını uyurken siyah ojeyle boyamak ve sakızdan yaptığım kertenkeleyle milletin yüreğini hoplatmak falan filan. (sanırım fener chelsea'yi yendi millet gecenin köründe klakson çalarak naralar atıyo bu arada) Bunnarı anlatması bu kadar kolaymış gibi görünebilir ama ööle diil . Bir zamanlar yani 9 -10 sene önce yani ben ailemle yaşarken 1 nisanlar benim bayramım gibiydi. Saat 5te kalkar bütün hazırlıklarımı tamamlar şakalarımı hazırlar ondan sonra yatardım. Gerçi şakayı yaptıktan sonra sonuçlarına katlanmak gibi bi uyuzluğu da vardı (sana geri kalan 3 kişi tarafından yapılan şakalara ses çıkarmamak, o ojeleri asetonla silmek ve süpürgeyle öldürülmek istenmesi üzerine duvara yapıştırılan kertengele görünümlü sakızı temizlemek ve o sakızla birlikte bütün evi temizlemek falan...
Bu arada biçok kişinin nasiplendiği tuzlu suları ve çayları saymıyorum bile...:P

Hala muzurluk yapmak beni çok mutlu eder nedense... Muzurluk olsun akan sular dursun :)
Ama ben bu özelliğimin gennerimden geldiini biliyorum...Şööle halam taraflarından...

Son zamanlarda sınavların yoğunluğuna bağladığım bi uyuzluk seziyorum bu blogda ben ve bunu hissedenlere de özür demek istiyorum ama bu uyuzluğuma rağmen beni takip edenlere de kocaman teşekkür ediyorum:)

Mutlu kalın...

Buket Annesinindeyimiylebiyerlerindenmuzurlukakanuyuzböcüğüoğullarıgillerden...

lülü