Sunday 30 December 2007

Sil Baştan



Çok kez sil baştan başlamışlığım vardır hayata. 2008de de olucak biliyorum. İşe yarıyor. Ama bu şarkı gibi bişey o duygu. hem hüzünlü hem umut dolu... Güçlü olmak gerek her daim...

Saturday 29 December 2007

$ 750 Bin Dolar $

Haberleri izledikten sonra merak ettim. Tarkanın bir gecede kazandığı parayı kazanmak için 750 ay çalışmam gerektiğini düşündüm... Hiç üşenmedim 3600 küsür gün sonra öğretmen olarak göreve başlayacağını hesaplayan Simge (en sevdiğim öğrencim) gibi kaç yıl çalışmam gerektiğini hesapladım.62 yıl çıktı. Bi garip oldum. Hönkledim. Tarkanın 2 saatte kazandığı parayı kazanmam için 62 yıl çalışmam gerek ama buna ömrüm yetmeyeceği için... Ben o kadar parayı hiç kazanamıcam..Hiç üzülmedim tabiiki bunun için ama garip geldi...
Onun 750 bin doları varsa benim süpper bi ailem, 2 tane süpper ötesi dostum, muhteşem arkadaşlarım, küçücük fıçıcık içi dolu turşucuk bir bloğum, şirin ötesi öğrencilerim, yılda 3 ay, haftada 2 gün tatilim:), eğlenceli bir mesleğim var. Bunları bi milyon dolara değişmem ben....Ha şimdi ben bunları neden yazdımki? İnsanlar hep tarkana özenip onu kısakanacak diil ya belki gugıldan bu yazıyı bulur okur oda beni kıskanır..hatta bide yorum yazar keşke senin yerinde olsaydım diye o zaman görürsünüz niye yazdığımı...(sahte tarkan nickiyle kendime bi yorum yaziim de görün) :)

Ama hayat yine de adil diil bence...Hiç bi zaman olmadığı gibi... Buna örnek olarak ister tarkanı verin, ister Pakistanı verin, ister Irak'ı verin işte adil olmayan ne görüyosanız verin...Diil işte...

MOOD

I'm sick and tired of always being sick and tired... (anastacia)

veya

And all I really want is some patience
A way to calm the angry voice

And all I really want is deliverance



veya
I'm broke but I'm happy
       I'm poor but I'm kind
       I'm short but I'm healthy, yeah
       I'm high but I'm grounded
       I'm sane but I'm overwhelmed
       I'm lost but I'm hopeful baby
       What it all comes down to
       Is that everthing's gonna be fine fine fine
       I've got one hand in my pocket
       And the other one is giving a high five    (ALANIS)

Thursday 27 December 2007

Hayat.... Zor..... Mu?....

Korkmayın hayat üstüne felsefi bi yazı yazmıcam. Sadece bence zor değil.... Azıcık can sıkıcı olabilir... Düzgün psikolojiyle üstesnden gelinebilir de kaç kişi düzgün psikolojiye sahip o noktada problemler var. O yüzden herkese zor gibi geliyor...

Gülesim geldi.. Az önce biri felsefe yapmıcağını mı söölemişti. (efet ben psişiğim:P)

Bu arada inanılmaz sevdiğim bi kitap okuyorum (Marian Keyes- Anybody Out There - Bu irishler biliyolar bu işi...)orda felsefik bi soru sormuş çok hoşuma gitti aynen aktarıyorum soruyu:
'When a tree falls in a forest and there's no one there to hear it, does it still make sound?
And when you wear a stupid-looking hat but there's no one there to see it, is it still stupid-looking?'

Sizi bu karmaşık soruyla başbaşa bırakıyor...Herkese kafalarını yormadan yaşayacakları bi hayat diliyorum...

Mutlu kalın...

Monday 24 December 2007

Dönmek...

Çoğu zaman (özellikle bu sene) oldukça can sıkıcı gelen, yıl içinde 10 kez yaşadığım ve deja vu kelimesini her seferinde içimden geçirmek, moralimi yüksek tutmak için her dönüş öncesinde ipoduma yeni şarkılar yüklemek ve yolculuk bitene kadar sadece molalarda kulaklıkları çıkarmak, gitmeden önce kar yağmasın diye (hatta bol bol kar taneleri şarkısıyla hüzünlenmek) , gidince de kar yağsın diye dua etmek, 'yollar bize memleket' demek, molalarda gülşah veya filoyla geyik veya mını mını yapmak, insanın içine hafiften hafiften batan aslında soyut ama benim için somut iğneler demek, mustafayla tatilimizin kaç gününün çakışabileceğini hesaplayıp plan yapmak, ayşecikle tünellerde burunlara 'kintik' atmak ve otobüste haşır huşur elma yemek, şişmiş ayaklar, hadeeee diyen cemreyi anımsayıp mutlu olmak, morak yükseltmek için jelibon ve çikolata yemek, yol anıları yazmak, bi sonraki gidişi düşünüp mutlu olmaya çalışmak, şafak hesabı yapmak, evimi düşünüp sevindirik olmak, iş, okul, öğrenciler, hayat ve kendi ayakları üzerinde durmak demek benim için....

Daha eklenecek çok şey vardır elbet... ilk bakışta bunları anımsadım ben...

birde hüzün demek dönmek...

Tuesday 18 December 2007

Hesap ver!!!

Hesap sormayı seven ama hesap vermekten nefret eden biri olarak ve hesapların daha çok zor ve sancılı durumlarda sorulduğunu ve verildiğini de göze alarak herkese hesap sormadan ve hesap vermek zorunda kalmadan geçireceği bi ömür diliyorum. ilişkileri en çok yıpratan şeylerden biridir bence bu olay...Altyapısında güvensizlik yattığından olmalı...

Konuya ilişkin çok eskilerden bi şarkı... keyifli dinlemeler...

Monday 17 December 2007

Bayram

yaşasın!!! en son ramazan bayramında gördüğüm aileme innşallah perşembe sabahı kavuşabilicem. Yafu millet bi christmas'da 15 gün tatil alıyo rahat rahat dinlenip gezsin diye, biz mübarek 3 gün için 2000 km yol tepiyoruz. Allahtan yolculuğu seven ve otobüste uyuyabilen biriyim yoksa gerçekten işkence olucaktı bu olay benim için...

Muhtemelen 1 hafta boyunca bişi yazamayacağım bloğuma o yüzden gitmeden siz değerli okuyucu kitleme haber veriim dedim. Herkesin kurban bayramı mübarek olsun şimdiden... Musmutlu, keyifli, neşeli, huzurlu, sağlıklı bayramlar herkese enn sevdikleriyle birlikte...

Sunday 16 December 2007

MİMMM - Blog sahibiyle Röportaj

Hüp beni mimlemiş. Şimdi yazmassam küser müser:P şakayı bi kenara bırakıp başliim ben...


1- Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım?

Mayıs 2006 da başladım..

2- Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?

Hmmm... Aslında evet. Yani yazıp yayınlayıp okuyorum, beğenmediysem siliyorum. Yani yazarken düşünüyorum benim tarzımı yansıtması için:) e belli bi tarzımız var:P.

3- Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?

Tabiiki hayır.

4- Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?

Bekleyiş? Açıkçası öyle aman aman bir bekleyişin söz konusu olmadığını bildiğimden herhangi bi zorunluluk hissetmiyorum. Kaba tabirle çok kasmıyorum kendimi bu konuda...

5- Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?

Keyif almaya devam ettiğim sürece devam edicem bloğuma bişiler yazmaya...

Ben sadece Baranı mimlicem. Mimledim.



Saturday 15 December 2007

Nihayet!!!

Tam bir ay süren yoğun uğraşlarımız sonunda nihayet internetimize kavuştuk. yafu ne zor şeymiş... Telekom sağolsun yaptı tabi grevi yetiştiremiyo şimdide işleri. Neyse 2 günde 5 defa ofislerine uğrayarak da olsa e-okul bilgilerinin girileceği önemli bir dönemde yaptırdık çok şükür yoksa sürünücektik walla...

Uzun zamandır yazamıyorum ve okuyamıyorum. Çok yeltendim kaçak wireless bağlantılarla bağlanıp bişiler çiziktirmeye ama maalesef o da mümkün olmayınca boş kaldı blogcuğum...

Çok şey yazacaktım ama şu an aklıma gelen 3 şey var.
1.cisi Gülşahçım da comenius bursuyla ingiltereye gidiyo hemde bristole... :) Tebrik ederim canım arkadaşımı:) Hayallerimiz hep gerçek olsun inşallah...darısı Filomuza...

2.cisi dün arzunun evinden tramisu dersinden dönerken arzunun merdivenlerinin ne kadar dik olduğundan bahsediyordumki ayağım kaydı ve resmen merdivenlerden 6 basamak yuvarlandım. Gülsemmi ağlasammı bilemedim ama inanılmaz acı çektim yeminlen. Bişi oldumu diye sormadan ben sööliim ewt oldu. neren acıyo diye de sormayın söölemem:P benim halimden daha önce buna benzer olaylar başına gelmiş olanlar anlar... onlar biliyodur zaten...

3.sü bana bloğumu okur okumaz yiğit özgürün kitabını alan süpper ötesi insan... Sen muhteşem şeyler hakediyosun ve inşallah hakettiğin yerde olursun gelecekte ablasının biriciği...

Bişi daha var aklıma yeni geldi. Tuğçe Baran.. Neden böyle yazılar yazıyor anlayamadım. O kendinden , hayatından, sevgilisinden bahsederken daha şirindi. Mutlaka haklı olduğu yerler vardır ama dikkat çekmeye çalışıyosa bence haksız genellemeler yaparak insanları kötülemesi çok yanlış... Öğretmenlerin maillerinde yaptığı imla hatalarından bahsederken geçmişe dönüp kendi yazılarına göz atmadan insanları acımasızca eleştirip kötülemesi onun tavrına çok ters gibi göründü bana... imla hatası, dahi anlamındaki de ekini ayrı yazmamak, öğrenciyi cezalandırmak( usulünce) öğretmenlik kıstası değildir... Öğretmenim... Çok iyi biliyorum ve görüyorum...
Acaba isim el mi değiştirdi?:P Aklıma gelmedi diil...

HÜPcüm pasını yeni aldım en müsait vaktimde gerçekleştirecem inşallah. Sağlıcakla kal..Bu arada kimse vermese ben oy veririm sana...:P

Mutlu kalın...

Sunday 9 December 2007

Yiğit Özgür Anısı

Kesinlikle her karikatürüne güldüğüm biri varsa o da yiğit özgürdür. Lakin istanbula gittiğimde karşılaşma(resmen sokakta karşılaştık) fırsatı da buldum kendisiyle . Coolmuydu, utangaçmıydı anlayamadık ama bi marketin önünde arkadaşlarını beklerken bizim: 'aaaa yiğit özgür harbiden!!!' 'Hiç de bakmıyo!' ' Amma da cool muş!!!' gibi bizim 2 metre uzaktaki bağırtılarımıza tepkisiz kalınca (yalnız ööle bööle bi tepkisizlik diil, arkasını döndü, elini cebine soktu ööle durdu) benim kafamdan 'bu adam şimdi bizi de karikatür yapar mı?' diye geçmedi diil.

Kitabını da alıcam:)

Monday 3 December 2007

La Llorona




La Llorona

Todos me dicen el negro, llorona
negro pero cariñoso
Yo soy como el chile verde, llorona
picante pero sabroso.

Ay! de mi, llorona
llorona de ayer y hoy
ayer maravilla fui, llorona
y ahora ni sombra soy

Dicen que no tengo duelo, llorona
porque no me ven llorar
Hay muertos que no hacen ruido, llorona
y es mas grande su penar

Ay! de mi, llorona
llorona de azul celeste
y aunque la vida me cueste, llorona
no dejare de quererte

IN ENGLISH

Everyone calls me the dark one, Llorona
Dark but loving
I am like the green chile, Llorona
Spicy, but tasty

They say that I do not feel pain Llorona
Because they don't see me cry
There are dead people who do not make a sound, Llorona
And it is greater than their worry

Ah me, Llorona
Llorona of yesterday and today
Yesterday I was a marvel Llorona
Today, I am less than a shadow of that

Ah me, Llorona
Llorona of the blue sky...



Haftasonu apocaliypto, just my luck ve fridayı izleme fırsatı buldum(k) ve beni en çok müzikleriyle firda etkiledi sanırım psikolojimi de etkiledi... Kötü bittiği için filmi ve acılarını karşısına alıp yüzleşmeyi sevdiği için ve hem kendine hem izleyiciye daha fazla acı çektirdiği için sevmedim... Ama kesinlikle frida'nın sountrackini tavsiye ederim.. Yukarda La Llorona Türkçede: Ağlayan Kadın (ama ööle bööle bi ağlama diil, gözlerı ağlamaktan kan çanağına dönüşen biçim)
In English: The Crying Woman (ki Picassonun böyle bir tablosu bile var)
Picasso'nun tablosu dora maar.Şöyle demiş kendileri:

"For me she's the weeping woman. For years I've painted her in tortured forms, not through sadism, and not with pleasure, either; just obeying a vision that forced itself on me. It was the deep reality, not the superficial one."

"Dora, for me, was always a weeping woman....And it's important, because women are suffering machines."

Bir de Destanı mevcuttur bu şarkının çocuklarının arkasından ağlayan bi kadınla ilgili. Onu gugıldan bulun bence çünkü bu kadar bilgi yüklemesi sıkıcı olabilir. Ama araştırmaya değecek kadar enteresan olduğunu bildiririm.

There is also a legend of this song which is about a woman crying after her drowned children.Im sure it will worth to read especially from wikipedia.. go ahead...


Bugünlük bu kadar keyif almış olmanız dileğiyle...

Sunday 2 December 2007

Daft hands

Ellen'ın programında görünce çok hoşuma gitti ve de bence çok eğlenceli...

Uçak Kazası

Beni bu olaydan ilk haberdar eden kişi Gülşah oldu. Kar yüzünden köyde elektirikler kesikti o yüzden kimsenin kazadan haberi yoktu. Gülşah iananılmaz morali bozuk bi şekilde ölenlerden birinin bizim liseden alt dönem Şakir olduğunu söyledi. Gülşahların evinin çaprazında oturuyolarmış. Ben üzerimdeki sıkıntıyı ondan daha çabuk atmama rağmen her haberleri izleyişimde veya okuyuşumda engel olamadığım bi acı, korku, hüzün ne biliim de benimde tam anlayamadığım şeyler issediyorum. Şakir benim her tenefüs gördüğüm alt dönem öğrencilerinden biriydi hatta gülşah açıklayana kadar hatılayamadım kendisini ama çok üzdü gerçekten herkesi.
Sonra oturup düşündüm neye üzülüyorum diye Gülşahın da söylediği gibi ölümün hem benim hem de yakınlarım için bu kadar yakın olduğunu görmek üzdü beni aslında... Tamam bu eninde sonunda herkesin başına gelicek ama umarım beklenmeyen anlarda, zamanlarda, yaşlarda, acı verici şekilde olmaz etrafımızdaki kişilerin ölümü...

Bir de medya... Bu kadar üzmeye hakları yok bence herkesi...Tamam hikayeler çok üzücü ama yinede bence medya biraz izleyenlerin de psikolojisini düşünmeli... En iyisi izlememek...
Ölüm uzak olsun..(Ensemizde olduğunu bilsek de..)

Sağlıcakla kalın...

Allah bütün ölenlere rahmet eylesin ve yakınlarına sabır versin...

Kar fotoları