Tuesday 26 June 2007

Camili=Macahel=Becerikli El(gürcüceden çeviri)

Cumartesi sabahı sezonun son gezisini yapmak için yola koyulmaya karar verdik ve Macahele gitmek için yola koyulduk. Muhteşem fotoğraflar çekildi. Cavit Amca oraya girmişken kalmamızı ve hatta orada temanın bir pansiyonu olduğunu ( aslında gerçek anlamda bir saray yavrusuydu- dağın başına nasıl kondurmuşlar o süper ahşap mimariyi - bravo walla) ve pansiyon müdürünün arkadaşı olduğunu söylemesiyle orada kalmaya karar verildi.

Şansımıza hava süpperdi. İlk durak Karagöl olarak belirlendi ve kahvaltı için orada mola verdik. 2 hafta önce hava koşullarından dolayı kürekleriyle sadece poz verdiğim kayıkla bu kez gerçek anlamda bir sandal sefası yaptık. Kürek de çektim. Sonra aklıma Row row row your boats gently down the stream şarksı geldi. Onu da söyledim kürekleri çekerken. Karagöl tek kelimeyle harikaydı. Bir yanda güneş, bi yanda kar, diğer yanda göl, çiçeklerden böceklerden hiç bahsetmicem.Alttaki resim gerçeğin yalnızca küçücük bi parçası... foto by salihgüçlü
salih güçlünün gezideki diğer fotoğraflarını görmek için tıklayın ve keyfini çıkarın..

Oradan Macahele geçtik. Yaklaşık 1 buçuk saat sonra Macahele ulaştık. Burası Artvin ilinin en uç noktası ve aynı zamanda Gürcistanla sınır olan bir köy. Köyde neredeyse bizden başka kimsecikler yoktu. Turist olarak gidildiğinde hiç bir problem yok ama orada yaşamak zorunda olmak gerçekten çok zor. Yolları yılın neredeyse 8-9 ayı kardan dolayı kapalı, birçok evin çatısı kar yüzünden çökmüş. Nüfus çok az. Açıkçası uzun vadeli yaşam insanı azıcık ürkütüyor. Ama
suyu, havası, doğası muhteşem... Herkes neden abartıyormuş bu macaheli bu kadar yaaa diye düşündüm ilk gittiğimde. Çünkü herhangi bir Karadeniz köyünden farkı yoktu. Ama orda 1 gece kalınca nedenini öğrendim. Çünkü çok yorgun olup geç yatmama rağmen sabahın beşinde inanılmaz dinç bir şekilde uyandım ve herkes öyle uyandı. (Aklımda çeşitli soru işaretleri oluşmadı değil, acaba macahelde magnetik alan mı var? Türkiyenin yitik adası orası mı olmalı:P)

Gece Türkiyede ilk ve tek ana arı üreticisi hatun olan Melahat teyzenin evinde kaldık. Bize inanılmaz misafirperver davrandılar. Filizin(ki ana arı üreten 2. bayandır ve Melahat teyzenin kızıdır ) Nilgünün öğrencisi olması avantajından faydalandık grup olarak. Hatta bir de blogumda yayınlamak üzere fotoğraf çektirdik Melahat Teyzeyle. Çok tatlıydılar. Birde buradan teşekkür edeyim ki kayıtlara geçsin...






Ertesi sabah saat 5te kalkıp şelaleye yürümek için yola koyulduk ve yaklaşık 1 saat dolmuşla 2 saat yürüyerek kat ettiğimiz yol sonunda yanda görünen muhteşem görüntüye ulaştık.İyiki yapmışız.İyiki yapmışız..












Gezide dikkatimi çeken ve çok gülmeme neden olan anekdotta sıra.Bizde evin duvarını dedemizin veya ninemizin fotoğrafı veya çocuklukta yazı yazmaya başladığımız ilk yıl elde kalemle çekilmiş , bazende bir anne ve baba genç, çocuklarda bebekken çekilmiş bir foto süslerken Artvinde evlerin duvarını şampiyon inekler süslüyor. Yanda görülen inek kafkasör şenliklerinde şampiyon olmuş ve evin duvarında yer edinmeyi hak etmiş. Yandaki amca ineği Kafkasör şenliklerindeki sesten ürkmesin diye tam 2 hafta gece gündüz ahırda saz çalmış ( bilmediği halde).2 hafta sonunda sazda yalnızca 2 tane tel kalmış. E deliren boğa saldırdı tabi herkese rakip falan tanımadı. Gariban.. Böyle söylediğime bakmayın. O ailesinin gurur ve övünç kaynağı. Şampiyon...

Herşeye rağmen çok küsel ve eğlenceli bir geziydi. Emeği ve katkısı bulunan herkese teşekkürler...

(Even if we couldn't apply our secret plan:))

1 comment:

Guclu said...

Çok güzel bir geziydi gerçekten. İyi ki gitmişiz, unutulmaz iki gündü benim için. Emeği geçen tüm arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.